Mansur Yavaş’tan Parlamenter Sistem Üzerine Tarihi Çağrı: “Yüzde 67’lik Bir Destek Var”Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, OSTİM Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (OSİAD) 34. Seçimli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda önemli açıklamalar yaptı ve Türkiye’nin yönetim biçimiyle ilgili çarpıcı bir öneride bulundu. Yavaş, parlamenter sistemin mutlaka geri gelmesi gerektiğini vurgularken, “Dün elime gelen ankette yüzde 67 oranında ‘yeniden parlamenter sisteme dönülsün’ deniyor” dedi. Bu açıklama, Türk siyasetinde sistem değişikliği tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.Yavaş, konuşmasında özellikle tek adam rejiminin olumsuz etkilerine dikkat çekerek, “Parlamenter sistem olmadığı zaman ne olduğunu gördük. Bir insanın gücü, kudreti hiçbir şeye yetmez. Tek başına idare etmek, bütün bilgilerin kendisine toplanması bir bilgisayar olsa patlar. Bu, hükümet yönetiminde de büyük sorunlara yol açıyor” dedi. Yavaş, hem Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde hem de genel anlamda Türkiye’de merkezi yönetimin etkisizliğini vurgulayarak, kararların topluca alınmasının daha verimli olacağına inandığını belirtti.Hukuk ve Demokrasiye Vurgular
Yavaş, konuşmasında sadece yönetim sistemiyle ilgili değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğüne de dikkat çekti. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni hatırlatarak, “Biz ona imza attık, o zaman biz de buna uymak zorundayız. Toplumun önünde olan herkes, özellikle siyasetçiler ve sanatçılar, en ağır eleştirileri kabul etmek zorundadır” ifadelerini kullandı. Bu şekilde, devletin ve bireylerin karşılıklı sorumluluklarına değinen Yavaş, demokratik değerlerin her koşulda korunması gerektiğini söyledi.Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Üzerine Düşünceler
Yavaş, şeffaflık ilkesine de önem vererek, “Yöneticiler şeffaf olacak, katılımcı olacak ve hesap verebilir olacak. Avrupa’da bunun örneklerini görebiliyoruz. Burada, bir bakanın fotokopi makinelerini veya makam aracını kişisel işlerinde kullanması nedeniyle istifa etmek zorunda kalması, toplumda büyük yankı uyandırıyor. Bizim içinse bu tip durumlar pek garip gözükse de, bu ülkelerdeki hukuk ve yönetim anlayışının da etkisiyle daha yüksek bir yaşam standardı ve güvenli ortam söz konusu” dedi.Demokrasi ve Hukuk Arasındaki Fark
Yavaş, hukukla demokrasi arasındaki farkı anlatırken, “Mozambik gibi gelişmekte olan bir ülkede iş yapmayı düşündüğümüzde, ilk aklımıza gelen soru ‘Acaba paramı alabilecek miyim?’ oluyor. Ancak Avrupa’daki herhangi bir ülkede aynı projeyi yapmayı düşündüğümüzde böyle bir endişemiz olmaz. Bu, aslında devletin hukuk sisteminin ve demokrasi anlayışının bir göstergesidir. Hukukun üstünlüğü, demokrasinin işlemesi, bir devletin güçlü olmasının en önemli dayanaklarıdır” ifadelerini kullandı.TÜSİAD ve Yargının Bağımsızlığı
Yavaş, Türkiye’de son dönemde yaşanan yargı süreciyle ilgili eleştirilerini de dile getirdi. TÜSİAD’ın yaptığı bir açıklamanın ardından savcılığın harekete geçmesini örnek göstererek, “Yarım saat sonra savcılık işlem başlatıyor ve bu durum yandaş medyadan duyuruluyor. Bunun anlamı şudur: ‘Konuşmayın, hiç kimse konuşmasın.’ Ancak eğer kimse konuşmazsa, doğruyu nerede bulacağız? Yargının bağımsız olması gerektiğini vurguluyorum. Hiç kimse, siyasetin etkisi altında yargılanmamalıdır. Yargılama süreci doğru işlediği zaman, toplumun güveni artar ve kimse endişe duymadan hakkını arar” dedi.Yavaş, son olarak Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne imza attığını hatırlatarak, “Bizim bu sözleşmeye uymamız gerekiyor. Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü temel prensipleriyle yönetilmek, ülkemizi daha güçlü kılacaktır” şeklinde konuştu.Sonuç: Yönetim Modeli Değişikliği İhtiyacı
Mansur Yavaş’ın açıklamaları, Türkiye’nin mevcut yönetim biçimiyle ilgili eleştirilerini ve çözüm önerilerini bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle parlamenter sisteme dönüş çağrısı, toplumun büyük bir kesimi tarafından desteklenen bir görüşü yansıtırken, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk anlayışının güçlendirilmesi gerektiği de Yavaş’ın en önemli mesajlarından biri oldu. Yavaş, şeffaflık, hesap verebilirlik ve bağımsız yargı gibi temel ilkelere dayalı bir yönetim anlayışının, ülkenin geleceği açısından hayati önem taşıdığını belirtti.