Kimse bir hamle yapmadı. İlerleyen tek kişi bendim. Sadece izleyip hiçbir şey yapamazdım, ne yapacağımı bildiğim için değil. Dudakları titriyordu ve yüzü kağıt kadar beyazdı.
— Nasılsın? Yanına diz çöktüm ve sordum.
Konuşamıyordu. Çalışıyor musun? Bayılıyor musun? Acı mı çekiyorsun? Hiçbir fikrim yoktu. Arkamdan şunu duydum:
Muhtemelen onu soyup sonra kahramanmış gibi davranacak.
— Sen! Aptal, ona dokunma! Belki de onda bulaşıcı bir şey vardır!
Dikkat etmedim. Onu aldıktan sonra arabamla en yakın hastaneye götürdüm. Orada korkunç ve korkutucu bir şey ortaya çıktı.
Bekleme odası bir girdaptı.
Tıbbi uzmanlar aceleyle geldiler. Saatler dakikalara dönüşmüş gibiydi. Sonra bir doktor geldi:
— Senin sayende tam zamanında geldi. Kadının ra-h-m-i yırtıldı. Şu anda onu ameliyathaneye götürüyoruz. Sen olmadan yaşayamazdı. Bebek de öyle.
Ben hareketsizdim. Bacaklarımı veya uzuvlarımı hissedemiyordum.
İki gün sonra onun için mutluluğumu ifade etmek için hastane odasına çiçek getirdim. Ancak kadın içeri girer girmez ağlamaya başladı.