Her yıl milyonlarca insan kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Kalp krizinin genellikle ani bir şekilde ortaya çıkması, müdahale sürecini geciktirebiliyor. Ancak bazı durumlarda görülen belirtiler, bu durumun erken uyarı işaretleri olabiliyor. Yapılan araştırmalar, en ölümcül kalp krizlerinin sabah saatlerinde gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Harvard Tıp Okulu’nda gerçekleştirilen bir çalışmada, sabahları ortaya çıkan kalp krizlerinin, yüzde 20 oranında daha fazla kalp dokusu kaybıyla ilişkili olduğu bulunmuştur. 2011 yılında Heart dergisinde yayınlanan bir araştırma, sabah altı ile öğle arasında meydana gelen kalp krizlerinin en ölümcül olduğunu göstermektedir. Araştırmacılardan Borja Ibanez, “Çalışmamızda sabah saatlerinde meydana gelen olayların daha fazla hasarla ilişkili olduğu görülüyor. Bu bağlantı oldukça güçlü bir şekilde tartışılabilir,” demiştir. Harvard Tıp Okulu’ndaki bu çalışma, sirkadiyen ritimler ile kalp krizi riski arasında sağlam bir ilişki kuran ilk araştırmalardan biri olarak dikkat çekmektedir. Şu anda, bu bulguları destekleyen birçok takip çalışması da mevcuttur. 2020 yılında Trends in Endocrinology and Metabolism dergisinde yayınlanan bir çalışma, modern yaşam tarzının neden olduğu sirkadiyen sistem bozulmasının kardiyovasküler işlev üzerinde olumsuz etkiler yarattığını göstermiştir. Sabah saatlerinde sirkadiyen sistemin, kan pıhtılarının parçalanmasını engelleyen daha fazla PAI-1 hücresi gönderdiği düşünülmektedir. Kandaki PAI-1 hücrelerinin seviyesi yükseldikçe, kalp krizine yol açabilecek kan pıhtısı oluşturma riski de artar. Harvard Tıp Okulu çalışması, sabah altı ile öğle arasında kalp krizi geçiren hastaların, günün ilerleyen saatlerinde kalp krizi geçirenlere göre daha yüksek PAI-1 hücresi seviyelerine sahip olduğunu göstermiştir.