Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Ona inanmıştım…


Kuzenime dışarıda beklemesini söyledi. Kadın kapıyı kapattı, sessizce yanıma geldi. Masanın üzerine sarı bir zarf koydu. Elim refleksle geri çekildi. O ise gözümün içine bakarak konuştu:
“Tarık’ın geride bıraktığı bir şeyim ben. Ama ben hiçbir yere gitmedim. Çünkü onun bir yüzü daha var ve sen onu hiç tanımadın.”
Kanım çekildi. Bir adım geri gittim. Kadın ceketinin cebinden bir telefon çıkardı. Galeriye girip bana gösterdi. Tarık’ın farklı kadınlarla, farklı şehirlerde çekilmiş fotoğrafları… Tarihleri, yerleri, mesajları… Ve en son: “Zeynep’le işim bitince seni de alacağım.”
Boğazım kurudu. Başımı sallamak istedim, “Hayır, bu gerçek olamaz,” demek istedim. Ama kelimelerim yoktu. Kadın, masaya bıraktığı zarfı uzattı:
“Bu her şeyin belgesi. Gerçekler kaçtıkça büyür. Ama bugün, kaçmak mı kalmak mı… Bu karar senin.”
Kapıdan çıkarken durdu, arkasına döndü:
“Bir kadın başka bir kadına böyle bir şey yapmaz kolay kolay. Ama senin o kapıdan çıkıp bir yalanın içinde kaybolmana izin veremem.”
Kapı kapandı.
Odada yalnızdım. Gözyaşlarım sessizce aktı. Ellerim zarfı tutarken tir tir titriyordu. Açtım. Her şey yazılıydı. Tarık’ın bana oynadığı oyunun belgeleri. Bir isim daha vardı: Ayça. Kadının adı. Ve yanında bir not: “Kendini kurtarabilecek son kişi sensin.”
Aynaya baktım yeniden. O beyazlar içindeki genç kadına. Titrek, yaralı ama hâlâ ayakta duran birine.
Sonra kapı tekrar çaldı. “Zeynep hazır mı?” diye bir ses duyuldu dışarıdan.
Nefesimi tuttum. Ayakkabılarımı çıkardım. Gelinliğin eteklerini topladım. Zarfı çantama koydum. Ve pencereden baktım. Aşağıda küçük bir bahçe kapısı vardı. Kimse fark etmeyecekti.
Kararımı verdim.
Dışarı çıkmayacaktım. Kaçacaktım. Ama korkudan değil. Bu defa kendimi seçmek için.
Ve yürüdüm. Arkamda alkış sesleri, gülüşmeler, fotoğraf makineleri değil… Sadece içimde yeni bir ben yankılandı:
“Artık kandırılmayacak kadar güçlüyüm.”

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..


error: Content is protected !!