Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Köpek her gün aynı yağmur suyu gideri ızgarasına dikkatle bakıyordu


Köpek her gün aynı yağmur suyu gideri ızgarasına dikkatle bakıyordu. Sanki bir şeyi koruyor gibiydi… Ama gizem ortaya çıktığında insanlar gözlerine inanamadı.
Bu mahalleye yeni taşınmıştım ve her şeyi merakla izliyordum. Ama bu golden retriever cinsi köpeğin davranışları beni huzursuz ediyordu: saatlerce rögar kapağının yanında oturup sinirli sinirli sızlanıyor ya da aniden havlıyor, aşağı bakıyordu.
Bir gün kasaptan bir torba biftekle dönüyordum. Köpek yine oradaydı – hareketsiz, tetikte. Çantamdan bir kemik çıkarıp ona uzattım. Ama açgözlülükle kemirmek yerine, köpek kemiği alıp sessizce götürdü.
Merakım beni alt etti ve onu takip ettim. Birkaç adım sonra ızgaraya koştu ve kemiği dikkatlice parmaklıkların arasından itti… doğrudan içeri. Kalbim dondu: Kime veriyordu? Aşağıda ne olduğunu görmek için eğildim… İlk bakışta basit görünüyordu: Muhtemelen yavru köpeği yanlışlıkla sıkışmıştı ve köpek onu kurtarmaya çalışıyordu.
Ama bir sonraki anda kalbim durdu; parmaklıkların ardından gördüğüm şey inanılmazdı. Nefesim kesildi, bacaklarım büküldü. Unutulması imkansız bir manzara… O kadar yüksek sesle bağırdım ki kendi sesim kulaklarımda yankılandı.Küçük kasabanın en işlek caddelerinden birinde, her sabah saat tam dokuzda, siyah-beyaz tüyleriyle yaşını göstermeyen sokak köpeği Karabaş, aynı yere gidip oturuyordu. Hemen kaldırım kenarındaki yağmur suyu giderinin başına. Ne gelen geçene bakıyor, ne de çocukların verdiği yiyeceklerle ilgileniyordu. Gözleri, sadece ızgaranın karanlık demir parmaklıkları arasına kilitlenmişti.
İlk başta kimse umursamamıştı. “Alışkanlık işte,” diyenler oldu. “Belki altına yiyecek düşmüştür,” diyenler de. Ama günler, haftalar geçtikçe Karabaş’ın aynı yerde, aynı şekilde beklemesi dikkat çekmeye başladı.
Bir gün, yaşlı saat tamircisi İhsan Amca, merakına yenik düştü ve el fenerini alıp köpeğin baktığı giderin içine eğildi. Karabaş, hafifçe havladı, sanki “nihayet” der gibi.
Fenerin ışığı, karanlıkta bir şeyleri ortaya çıkardı.
İnsan gözünün seçemeyeceği kadar derinde, eski püskü bir oyuncak ayı duruyordu. Ancak ayının bir gözü parlıyordu — gerçek bir mücevher gibi. Ve daha ilginç olanı, ayının hemen arkasında eski bir metal sandığın ucu görünüyordu.
Ertesi sabah belediye ekipleri geldi. Izgara söküldü. Aşağıya inildi. Sandık çıkarıldı.
İçinden, yaklaşık 50 yıl önce kaybolduğu söylenen bir kuyumcunun serveti çıktı. Hırsızlar kaçarken ızgaradan aşağı atmış, sonra geri dönememişti. O günden beri de orada unutulmuştu.
Karabaş mı? O gün, görevini tamamlamış bir asker gibi uzaklaştı. Bir daha o giderin yanına hiç uğramadı

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..


error: Content is protected !!