Kapı çaldığında yüreğim sıkıştı, içimde tarif edemediğim bir huzursuzluk vardı. O ana kadar hissettiğim yalnızlık,
korkuya dönüşmüştü. Kimseyle konuşmamış, derdimi kimseye açmamıştım ama o an, her şeyin kontrolümden
çıktığını hissettim. Kapıya doğru yürüdü ve açtı. İçeriye orta yaşlı, ciddi görünümlü bir adam girdi. Gözleriyle beni
süzdü, sonra ona döndü ve alçak bir sesle, “Bunu yapmayacaksın değil mi?” dedL Adamın sesi sert ama kararlıydı.
O ise bir an sendeledi, gözlerini kaçırdı. “Borcum var, başka çarem yok,” diye mırıldandı. Adam derin bir nefes aldı
ve cebinden bir kart çıkardı. “Borcunu ödeyecek başka yollar da var. Bak, burada iş fırsatları var. Seni bu bataktan
çıkarabilecek insanlar var. Kendine yazık etme,” dedi. O, bir süre sessiz kaldı. İlk kez bir başkasının gözünde
kendini gördüğünü fark etti. Ne yapmaya çalıştığını düşündü. Gözlerindeki çaresizlik yerini düşünceli bir ifadeye
bıraktı. Sonra bana döndü. O an, ne kadar yanlış bir yolda olduğumuzu fark ettim. İçimde bir güç yükseldi. “Sana
yardım edemem,” dedim kararlı bir sesle. “Ben zaten çok şey yaşadım. Hayatımı yeniden mahvetmeyeceğim.” O
gece hayatımın dönüm noktası oldu. Ertesi sabah uyandığımda ilk iş, ailemi aradım. Annemin sesi telefonda
titriyordu, ama beni duyunca içindeki öfke yerini hüzne bıraktı. “Ne olur geri dön kızım,” dedi. Çocuklarımın
gözünde büyük bir hata yapmıştım ama hayatta en önemli şey, hatalardan ders çıkarabilmekti. O adamla
yollarımı tamamen ayırdım. Yeniden kendimi toparlamak için bir işe girdim. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya
çalıştım. Bir süre sonra çocuklarımla buluştum. Önce soğuktular, ama zamanla yumuşadılar. Anneleri olarak
onlara yeniden güven vermem gerekiyordu. Çaba gösterdim, geçmişi geride bırakıp onların yanında olmaya
çalıştım. Ve en önemlisi… Kendimi sevdim. Değerli olduğumu anladım. Hayatta her şeyin gelip geçici olduğunu, en
önemli şeyin insanın kendine duyduğu saygı ve sevgi olduğunu öğrendim. Artık yalnız değildim, çünkü kendimi
bulmuştum.