
Bir grup insan, hastane koridorunun soluk ışığında, bir kadının etrafında toplanmıştı. Sanki hepsi birer doktor gibi, ciddiyetle kadını inceliyor, yaralarının üzerinde düşünceli bakışlar süzüyordu. Fakat içten içe herkesin aklında bir soru vardı: Bu kadın kimdi ve neden bu kadar önemliydi? Sözde uzmanların yüzlerindeki ifadeler, bir süre sonra gizli bir gerilimi saklayamaz hale geldi. Kalabalığın arasındaki fısıldamalar, meraklarını katbekat artırıyordu. Herkesin kalbi bir ritim tutarken, beklenmedik bir anda kapı açıldı ve gerçeğin fısıldadığı ses, tüm sessizliği bozdu.

Gerçek ortaya çıkınca, dondurucu bir sessizlik koridoru sarhoş etti. Herkesin kafasında dönüp duran düşünceler, o an birer birer çözülmeye başladı. Kadının kimliği, sadece bir gizem değil, aynı zamanda onların kendi seçimlerinin yansımalarıydı. Her biri, bu duruma nasıl geldiklerini sorgularken, içlerindeki suçluluk duygusu su yüzüne çıkıyordu. Kalabalık, bir anda parçalanmış bir ayna gibi, herkesin kendine döndüğü bir yansımayı yansıttı. Belki de gerçek, karşılarındaki kadından çok daha derin bir yerdeydi; kendi içsel savaşları ve gizli sırlarıyla yüzleşme zamanları gelmişti. O an, herkes için bir dönüm noktasıydı. Yıllar boyunca bastırdıkları duygular, şimdi bir volkan misali patlamak üzeriydi ve her biri, bu olgunun ağırlığını taşımak zorundaydı.