Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Hastane koridoru sessizliğe gömülmüşken acil doğum servisi bir anda


Sabaha karşı 03.47.
Hastane koridoru sessizliğe gömülmüşken acil doğum servisi bir anda çığlıklarla yankılandı. Hemşireler panik içinde odaya koştu, doktor Çağlar hâlâ eldivenlerini takıyordu. Annenin adı Derya idi. 26 yaşındaydı, ilk bebeğini bekliyordu. Ama doğum sancısı olağandışı erken gelmişti — daha 30. haftadaydı.
İçeriden gelen sesler alışılmış doğum seslerine benzemiyordu. Çığlıkların tonu… farklıydı. Hemşire Ayşen, odaya girer girmez olduğu yerde kaldı. “Allah’ım…” diye fısıldadı sadece. Ardından doktor da odaya girdi. Ve o anda, herkesin dünyası altüst oldu.
Bebek doğmuştu. Ama bu bir bebek değildi.
Başının yarısı insana benziyordu, ama burnu domuz burnu gibi basıktı. Derisi kılsız ve pembe, elleri dört parmaklı, gözleri ise simsiyah ve ruhsuzdu. Göbek bağı hâlâ titreşiyordu. Odaya yoğun bir amonyak kokusu yayılmıştı.
Derya kendine gelince, göz ucuyla bebeğine baktı ve çığlığı koridordaki lambaları titretecek kadar güçlü çıktı. Ardından bayıldı.
Haber hızla yayıldı. Sosyal medya karıştı. Görüntüler sızdırıldı. Başlıklar hep aynıydı:
“Kıyamet Alameti: Yarı İnsan Yarı Domuz Doğurdu”
Bilim insanları ve genetik uzmanları olay yerine çağrıldı. Bebeğin genetik yapısı incelendiğinde ortaya çıkan sonuç, tüm ülkeyi şoka soktu:
Bebek %47 insan, %53 domuz genine sahipti.
Ama en korkunç detay başka bir şeydi… Bu genetik karışım doğal yollarla oluşmamıştı.
Peki bu nasıl olmuştu?
Derya, 6 ay önce özel bir tüp bebek merkezine gitmişti. Adı: “Genova Klinik”. Daha hızlı ve kesin sonuçlar vaat ediyordu. Ama kimsenin bilmediği bir şey vardı: Bu klinik, kapalı kapılar ardında genetik hibrit deneyler yürütüyordu. Başlangıçta amaç, domuz organlarını insan vücuduna daha uyumlu hale getirmekti. Ancak daha sonra etik dışı deneyler başladı.
Derya’nın embriyosuna, deneysel olarak domuz geni enjekte edilmişti. Ama kimse, bu hamileliğin gerçekten ilerleyebileceğini düşünmemişti.
Bebek hayattaydı.
Ve çok hızlı gelişiyordu. Sadece birkaç saat içinde yürümeye başlamıştı. Normal bebeklerden 10 kat daha hızlı büyüyordu. Zekâsı ise ölçülemiyordu. Bilim insanları onun gözlerine bakmaya bile cesaret edemiyordu.
Bazıları onun kıyametin habercisi olduğuna inanıyordu. Bazılarıysa yeni bir ırkın doğduğunu söylüyordu.
Ama ne olursa olsun, bir şey kesindi:
Dünya bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı.

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..


error: Content is protected !!