
Eşimin hastaneye gitmesi, her zaman bir endişe kaynağı olmuştur. Test sonuçlarının beklenmesi, içimde bir korku ve belirsizlik duygusu uyandırıyordu. Hastane koridorlarının soğukluğu, üzerimdeki yükü daha da ağırlaştırıyordu. Eşim muayene odasında, ben ise bekleme salonunda düşüncelere dalmıştım. Tam o an, doktorun çıkıp yüzündeki ciddiyetle bana baktığını gördüm. Gözlerinde bir şeylerin ters gittiğini hissetmek, içimdeki endişeyi katbekat artırdı. "Polisi aramamı istiyor," dedi kalbimde yankılanan bir çığlık gibi. O an, dünya durdu; zamanın akışı sanki tamamen değişti. Neler olabileceği hakkında zihnimde belirsizlikler dance ediyordu ve ben ne yapacağımı bilemedim.

Bu tür anların, yaşamın ne kadar kırılgan olduğunu hatırlattığı bir gerçeği vardır. Eşime olan sevgim, bu durumda her zamankinden daha da derinleşti; onun sağlığı, benim için her şeyden daha önemli hale geldi. Polis çağırmak, belki de bu durumu daha da karmaşık hale getirebilirdi ama insanın içgüdüleri her zaman bir şeyleri koruma arzusuyla doludur. Hastane koridorlarında dönen her ses, gökyüzündeki yıldızların kaybolmasını andırıyordu; ne zaman bir kayıp hissi oluşsa, o anın değeri bir kat daha artıyordu. Belirsizlik içinde kaybolmuşken, umudun ışığını bulmak zorundaydım. Hayat bazen beklenmedik dönüşlerle doludur; bu da bizi güçlü kılmak için bir sınav olabilir. Fakat sevdiklerimizin yanında olmak, en zor anlarda bile bir dayanışma ruhu yaratır. Hayatın getirdiği zorluklar karşısında, belki de tek yapmamız gereken, birbirimize sarılmak ve bu süreçte dayanışma göstermektir.