O andan sonra ne eve dönmeyi, ne alışık olduğumuz hayatı sürdürmeyi göze alabildim. İçimde bir şey kırılmıştı.
Odada yeniden ultrason başladı. Dr. Martin ekranın karşısında durdu; alnı çatık, parmakları titriyordu. Gözleri monitördeki görüntüyle, benimle arasında gidip geliyordu.
“Beyefendi,” dedi kapı arkasından, “kısa süreliğine yalnız kalabilir miyiz?”
Kapalı kapı ardında, gözlerinde taşıdığı ciddiyetle konuşmaya başladı:
“Bu söylediklerim zor olacak ama bilmeniz lazım, David…”
Sesindeki ağır ton, hüznü ve kararı aynı anda taşıyordu.
“Yaptığımız ölçümler… gebelik süresi ile söyledikleriniz örtüşmüyor. Hesaplar, bebeğin yaklaşık 26 hafta önce oluştuğunu gösteriyor; siz o zamanlar Denver’da, iş seyahatindeydiniz.”
Zihnime bir anda gerçeklerin keskin şerhı indi; gizli konuşmalar, açıklanamayan davranışlar ve dudakların ardındaki suskunluk… Her şey tamamlandı.
Geri döndüğümde, Anna yatakta hareketsiz yatıyordu; yanaklarından sessizce süzülen yaşlar, gerçeğin farkında olduğunu haykırıyordu.
Soğuk bir sesle, titrek ama son derece kararlıydım:
“Sana göstermek istiyorum.”
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..