— Anne, nasılsın?
Kalbim hızla çarptı. Aylardır beklediğim o ses sonunda gelmişti. Gözlerimden yaşlar süzüldü. “İyiyim oğlum,” dedim yutkunarak. İyi değildim ama ne fark ederdi? Gerçeği söylesem ne değişirdi?
Bir süre sessizlik oldu, sonra o derin nefes alışını duydum.
— Biz seni merak ettik. Her şey yolunda mı orada?
İçimden bir sızı geçti. Onlara güçlü görünmek zorundaydım.
— Yolunda oğlum, yolunda. Burada iyi bakıyorlar bizlere, dedim.
Yalan değildi belki, ama tam da doğru değildi. Onların vicdanını rahatlatmak istedim. Çünkü neyi değiştirecekti ki? Beni geri alacaklar mıydı?
— Anne, dedi sonra, sesi titrek.
— Bu ara işler biraz karışık… Ziyarete gelemiyoruz, ama en kısa sürede seni görmeye geleceğiz, tamam mı?
Boğazım düğümlendi.
— Tamam oğlum. Merak etmeyin. Kendinize iyi bakın. Ben iyiyim burada, dedim.
Telefonun diğer ucundaki ses uzaklaştı, inceldi.
— Tamam anne… Seni seviyoruz. En kısa zamanda geleceğiz. Hoşça kal.
Telefon kapandı. Elimde öylece kaldı. İçimde koca bir boşluk. Gözlerim yanımdaki hemşirelere döndü, onlar bana merhametle baktı. O bakışlara alışmıştım. Onlar da alışmıştı bu sahnelere.
Yatağıma geri döndüm. Tavana baktım. Odanın soğuk ışığı üstüme vuruyordu. Her şey ne kadar sessizdi.
Gözüm kapıda… Gene de beklemeye devam ettim. Çünkü beklemek, umudun son kırıntısıydı belki de.
Günler birbirine karıştı. Sabahları bahçeye çıkıp aynı bankta oturuyorum. Güneş yavaşça yükseliyor, kuşlar cıvıldıyor. O anlarda eski günler aklıma geliyor: Çocuklarım küçükken parklarda nasıl koştukları, nasıl güldükleri… O kahkahalarla hayat ne güzeldi.
Bir sabah, yanıma Nurten Hanım oturdu. Buranın sakinlerinden biri. Sessizce baktı bana.
— Bugün canın sıkılmış gibi, dedi yumuşak bir sesle.
— Çocukları bekliyorum, dedim. Belki bugün gelirler.
Derin bir nefes aldı, ellerini dizlerinin üstüne koydu.
— Buraların böyle olduğunu kimse söylememişti bize, değil mi? Hep bekleriz… Ama hayat, hep bizi bekletir.
Gözlerim doldu. Ama ağlamadım. Çünkü bu yaştan sonra gözyaşı bile boş geliyordu. İçimde bir şey koptu o an. Belki de gelmeyecekler. Belki de bu kapı, hiç açılmayacak benim için.
Ama yine de beklemeye devam ettim. Çünkü bazen insanı ayakta tutan tek şey, gerçekleşmeyeceğini bilse bile, bir gün o kapının açılabileceği umududur.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..