Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Ben emine köyde yalnız yaşıyorum


Günler uzun burada ama ben her anını doldurmayı öğrendim. Sabahları tavukların yemini veriyorum. Sonra fırında ekmek mayalıyorum. Her hafta bir çarşamba, köyün pazarına iniyorum. Oradaki kadınlarla biraz laf, biraz da peynir değiş tokuşu… İnsan burada paylaşarak çoğalıyor. Geçen hafta Ayşe yenge hasta olmuştu, ona sıcak çorba götürdüm. “Senin çorban bile umut gibi,” dedi. Gülümsedim. Çünkü umut olmak, burada yaşamanın sessiz sorumluluğu gibi artık.
Gece olunca lambayı kapatmadan önce oturuyorum pencerenin önüne. Gökyüzü burada başka. Yıldızlar sanki konuşuyor. Kimi zaman içlerinden biri kayıyor. Ben o an sessizce dileğimi tutuyorum: “Sağ salim olun, mutlu olun, ama bir gün yine bu eve dönün.”
Yalnızlık sanıldığı gibi boşluk değil. Ben burada kendi sesimi buldum. Telaşsız bir yaşamın içinde, çabucak geçen şehir günlerinden çok daha dolu geçen saatlerim var. Kimi zaman ağlıyorum, evet. Özlem ağır, bilirim. Ama içim buruk değil. Çünkü sevgiyle ayrılmış insanlar, birbirine uzaktır ama ayrı değildir.
Ve bazen…
Bazen pencerede elimi camdan dışarı uzatıyorum. Soğuk cama, uzaklara…
“Mustafa…” diyorum fısıltıyla, “Çocuklara iyi bak. Ben buradayım. Toprağımızın başında, anılarımızın içinde. Kendime yetiyorum, ama sizi özlüyorum.”


error: Content is protected !!