Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

adamın biri doktorun karşısına çıkmış


Hani, ne de olsa kimse durumu fark etmiyor, çok şükür. Ama benim için bu rahatsızlık dayanılmaz! Bir çare bulabilmek ümidiyle doktora gittim. Doktor, sessizce başını salladı ve hemen bir reçete yazıp elime verdi. “Bu ilacı al, bir ay sonra yeniden gel,” dedi.
Bir ay geçti, aynı adam kapıya girdi, hışımla burnundan soluyordu: “Doktor, senin ağzına sıçayım! Gazım var demiştik, ses çıkmıyor demiştik; verdiklerin hiçbir işe yaramadı – hala aynı gaz var, üstelik şimdi ses de çıkarıyor!”
Doktor gülümseyerek yanıtladı: “Ah, demek ki kulakları açmışız; şimdi sıra burnunda!”
Bir gün, bir bilim adamı yılbaşı dolayısıyla hastaneleri gezip akıllanan delileri serbest bırakmaya karar vermiş. Birçok hastane gezip akıllandığını düşündüğü birini bulamamış. Nihayet bir hastaneye gittiğinde, tüm delilerin zıplayarak oynadığını görmüş.
Hemen o delilere bakan doktorlara sormuş: “Bunlar neden zıplıyor?”
Doktor, “Bunlar kendilerini mısır patlağı sanıyor,” demiş.
Sonra gözleri bir tanesine takılmış; o şahıs zıplamıyor, yatağında sabit duruyor. Hemen yanına gidip sormuş: “Sen neden zıplamıyorsun?”
Deli cevap vermiş: “Ben tavaya yapıştım…”
***
Bir lise öğrencisi okula kayıt olmak için müdüre gitmiş. Müdür sormuş: “Oğlum, adın ne?”
Çocuk: “Memehmet yayayayakut.”
Müdür şaşırmış: “Oğlum, sen kekeme misin?”
Çocuk: “Hayır hocam, babam kekemeydi.”
***
Bir gün bir karınca bir file aşık olmuş, ama annesi bu durumu onaylamamış. Karınca: “Bana değil, karnımdakine acı,” demiş.
***
Ramazan ayında bir Bektaşi, ağzında erikle görünmüş. Diğerleri hayretle sormuş: “Bu ne hal efendim! İftara daha çok var!” Bektaşi, “Ben bunu ağzıma koydum ki iftara kadar yumuşasın, sonra yiyeceğim,” demiş.
Başka birisi Bektaşi’ye sormuş: “Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyor, ne diyorsun buna?” Bektaşi, “Valla onu bilmem ama buna inanan öküzlerin olduğunu biliyorum,” diye cevap vermiş.
***
Temel’in eldivenle yazı yazdığını görenler sormuş: “Niye eldivenli yazıyorsun, zor olmuyor mu?”
Temel: “Zorluğuna zor, ama el yazımın tanınmasını istemiyorum,” demiş.
***
Temel ve Fadime uzun zamandır nikahsız yaşıyormuş. Bir gün Fadime, “Temel, bu iş böyle olmuyor, evlenelim artık,” demiş. Temel sakin bir şekilde: “Bizi bu yaştan sonra kim alır ki, Fadimem?” cevabını vermiş.
***
Temel, araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş. Bunu gören polis, Temel’i durdurmuş: “Ehliyet ve ruhsat beyefendi!”
Temel: “Verdunuz da mı isteyorsunuz…” demiş.
***
Küçük bir çocuk, ninesine: “Senin gözlüklerin her şeyi büyütüyor, doğru mu nine?” diye sormuş.
Nine: “Evet yavrum, neden sordun?”
Çocuk: “Ne olur, nineciğim, tabağıma tatlı koyarken gözlüğünü çıkar, olur mu?”
***
Nasrettin Hoca yolda yürürken birisi ensesine öyle bir vurmuş ki, nerdeyse düşecekmiş. Hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç bir adam. Nasrettin Hoca: “Ne cüretle vuruyorsun!” demiş.
Genç: “Özür dilerim hocam, sizi birine benzettim, küçük bir hata yaptım; ama siz pireyi deve yaptınız,” demiş.
Hoca, “Hadi yürü, kadıya gidiyoruz!” demiş. Kadıya gittiklerinde kadı efendi, Nasrettin Hoca’ya vurmuş olan gencin akrabasıymış. Kadı, Nasrettin Hoca’yı yatıştırmaya çalışarak: “Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç bir tokat atsa, kabul eder misin?” diye sormuş.
Hoca: “Olmaz, mahkeme yapılsın,” diye ısrar etmiş.
Bunun üzerine kadı efendi, gence dönüp: “Ceza olarak Nasrettin Hoca’ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!” demiş.
Nasrettin Hoca, para almaya giden gencin dönmesini beklemiş. Bir saat, iki saat geçmiş, ama genç ortalıkta yokmuş.
Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasrettin Hoca, kadı efendinin ensesine sertçe bir tokat indirdikten sonra demiş ki: “Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyemem. Gelirse, 5 kuruşu sana versin!”


Diğer Galeriler
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: Content is protected !!