Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sponsorlu İçerikler

Özgür Özel binaya gelmeden Gürsel Tekin ayrıldı!

Sponsorlu İçerikler

Siyasi arenada son dönemde yaşanan gelişmeler, Türkiye’de demokrasinin, parti içi hukuk ve siyasi etik kavramlarının sınandığını gösteriyor. CHP İstanbul İl Başkanlığı’na mahkeme kararıyla “kayyum” atanması, yalnızca parti içi bir kriz değil; demokratik süreçler, şeffaflık, sorumluluk ve itibar açısından geniş yankıları olan bir olay. Gürsel Tekin üzerinden tezahür eden bu durum, birçok soru ve eleştiriyi beraberinde getiriyor.
Öncelikle, kayyum atanma sürecinin hem zamanlaması hem de şeffaflığı büyük tartışma konusu. Tekin, kararın açıklanmasından önce duruma dair bilgisinin olmadığını söylemiş; ancak pek çok kaynak, kararın mahkemeye sunulduğu dilekçedeki listeyle birlikte teklifin en az birkaç gün önceden hazırlandığını, Tekin’in aidatını karardan bir gün önce yatırdığını, kararın kendisine sürpriz olduğunu açıklasa da çevresinden bazı şahısların süreci önceden bildiğini iddia ettiğini öne sürüyor.
Bu durum, Tekin’in “sürpriz oldu” açıklamasını zayıflatabilir; çünkü bir liderin üyelik aidatını son anda ödemesi, kararın haberdar olunmadan alındığı iddiasıyla çelişen bir görüntü ortaya çıkarıyor. Bu görünüş, parti içinde güven sorunu yaratabilir, tabana “aracılar”, “önceden belirlenen güç odakları” gibi söylemlere zemin verebilir.
İkinci olarak, partide tepe yönetimi, delegeler ve üyeler arasında yaşanan gerilimin, parti bütünlüğünü zedeleyebileceği gerçeği göz ardı edilmemeli. Gürsel Tekin’in göreve başlama açıklamaları, dayanışma, birlik mesajları içeriyor; “Biz bu göreve gelmek için çaba göstermedik. Amacımız partiyi adliye koridorlarından, kavga alanlarından kurtarmak” gibi ifadeler buna işaret ediyor.
söylemler, uygulama ve davranışlarla tutarlı olmazsa etkisiz kalır.
Üçüncü olarak hukuki meşruiyet meselesi. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin İstanbul İl Kongresi’ni iptal ederek mevcut yönetimi görevden alması ve geçici kurullar ataması­ — bunu yapan mahkeme süreci, karar mekanizmaları ve Siyasi Partiler Kanunu ile bağdaşan normatif çerçeve — tartışılıyor. Bazı parti içi kesimler, bu atamanın yetkili merciiler tarafından yapılmadığını, “yetki gaspı” niteliği taşıdığını ifade ediyorlar.
Böyle bir algı, hem partiye yönelik dış eleştirileri güçlendirir hem de üyeler arasında aidiyet ve meşruiyet duygusunu zedeler.
Dördüncü olarak, kamuoyu ve üye geri bildirimleri, Tekin’in paylaşımları ve davranışlarına yönelik oldukça sert. Sosyal medyada “halkta karşılığınız kalmadı”, “Bıktırdınız…” gibi yorumlar, sadece muhaliflerin söylemi değil, içeriden rahatsızlıkların da dışa vurumu olarak okunabilir.
Parti liderliği açısından, bu tür tepkiler görmezden gelinemez; aksine içsel iletişim, açıklık, yüzleşme yollarının kullanılması gerekir.
Son olarak, Tekin’in “vazgeçmeyi düşünmüyorum” yönündeki kararlılığı, bazıları için direniş, bazıları için ısrar olarak algılanıyor.
Haber Hürriyeti
Bu kararlılık, liderlik iddiası için önemli; ancak bu “kararlılık”, partide yarattığı kırılmaları, güven sarsıntısını onarmadan sürdürülebilir olmaktan uzak görünüyor.

Sponsorlu İçerikler
Diğer Galeriler
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: Content is protected !!