Ancak her şey, yirmili yaşlarına ulaştığında ciddi bir kalp rahatsızlığı tanısıyla durdu. Genetik bir kalp kusuru olarak ortaya çıkan bu hastalık, kısa sürede dört açık kalp ameliyatına kadar uzanan zorlu bir süreci başlattı. Ama Robby, pes etmeyenlerden biriydi. Hastalığını ve bu süreçte yaşadıklarını kendi kaleminden anlattığı “I’m Not Dead… Yet!” adlı kitabıyla samimi bir şekilde paylaşmayı seçti.
Hayatının yönü bir anda değişmişti; artık sadece kariyeri değil, hayatta kalmak da birincil önceliğiydi. Beslenmesine, egzersize, yazmaya ve içsellik üzerine düşünmeye büyük önem veren bir yaşam tarzı benimsedi. Bu dönemde yeniden hatırlanmayı, istikrarla sürdüğü bu disiplin sayesinde başardı.
1990’larda pek çok kişiye sesini duyurmasa da, Disney’in “Güzel ve Çirkin” (Beauty and the Beast) filmindeki Beast karakterine ses vererek yeni bir jenerasyonun kalbinde yer edindi. Ardından eğitim dünyasına adım attı; sinema üzerine Amerikan üniversitelerinde dersler vermek, hayatındaki başka bir anlam dolu dönemin başlangıcıydı.
Sahne ışıklarını geride bıraktıktan sonra, Broadway’de tanıştığı Karla DeVito ile 40 yılı aşkın bir süreyi birlikte geçirdi. Birlikte kurdukları aile, çocuklar ve torunlarla dolu, sakin bir çiftlik hayatına yerleşmişti artık. Kuzey Karolino’daki bu doğa içinde yazmak, müziğe vakit ayırmak, huzuru paylaşmak… Hepsi Robby’nin yeni yaşamının parçasıydı.
Öylesine bir dönüş yapmıştı ki, bir gün Apple TV+ dizisi “Severance”da görüldüğünde izleyenler tanımakta zorlandı. Ancak performansı, hâlâ nasıl ince ve etkileyici bir aktör olduğunu gösterdi. Yetişkin hâliyle bile sade, ama derin bir çekiciliğe ve hâlâ aynı parlak mavi gözlere sahipti.
Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..