Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Evin etrafını toplarken pencereden dışarı baktım ve sağlık sorunlarına rağmen


Evin etrafını toplarken pencereden dışarı baktım ve sağlık sorunlarına rağmen nazik bir kadın olan 67 yaşındaki komşumu bahçesinde kazı yaparken gördüm. Yardım isteyip istemediğini sormak için seslendim ama sanki beni duymuyormuş gibi kazmaya devam etti.
İyi olduğunu düşündüm ve pencereyi kapatmaya gittim ama aniden donup kaldı, “SONUNDA!” diye bağırdı ve yere yığıldı.
Panikledim ve ona yardım etmek için yanına koştum ama oraya vardığımda dikkatim kazdığı çukura takıldı. Aşağıya baktım ve gördüklerime inanamadım. “Gerçekten bunu mu arıyordu?” diye düşündüm, tamamen şaşkına dönmüştüm.Pencereden dışarı baktığımda, 67 yaşındaki komşum Meliha Hanım’ı bahçesinin köşesinde, elleriyle toprağı kazarken gördüm. Bedeninin zayıflığına rağmen hareketleri kararlıydı. Onu yıllardır tanırdım; nazik, sakin ve sağlık sorunlarıyla boğuşan biriydi. Böyle ağır bir işi yapmasına akıl sır erdiremedim.
Camı açıp seslendim:
“Bir şeye yardım edeyim mi Meliha teyze?”
Ama sanki hiç duymamış gibiydi. Ne başını kaldırdı ne de duraksadı. Sadece kazmaya devam etti, hırsla… takıntılı gibi.
“İyi olduğunu düşünüp” pencereyi kapatmaya yönelmiştim ki, bir anda kulaklarımı delen o çığlığı duydum:
“SONUNDA!”
Ardından yere yığıldı.
Yüreğim ağzıma geldi.
Ayakkabılarımı bile giymeden dışarı fırladım. Nefes nefese çimenlerin üzerinden geçip yanına vardığımda nabzına baktım. Yaşıyordu, ama bilinci gitmişti. Ambulansı aramak üzere cebime sarıldım… ama sonra gözüm, onun kazdığı çukura takıldı.
Kazdığı toprak oldukça derindi — ve bir şey orada parlıyordu.
Merakıma yenik düştüm. Eğilip biraz daha baktım.
Toprakta, kadim görünümlü, işlemeli metal bir kutu vardı. Üzeri paslı ama hala sağlamdı. Yanında, taşlara kazınmış gibi duran semboller… ve bir parşömen parçası.
Kutuyu çıkardım. Ağırlığı olağanüstüydü, sanki içi sadece maddeyle değil… başka bir şeyle de doluydu.
Meliha teyze birden öksürdü, gözlerini araladı ve kısık bir sesle fısıldadı:
“Sakın… sakın açma… mühür… mühür çözülürse… herkes…”
Cümlesi yarım kaldı. Gözleri tekrar kapandı.
O an elimde tuttuğum şeyin bir define, mücevher ya da eski bir aile hatırası olmadığını hissettim.
Bu… bir sırdı.
Belki de bir lanet.
Ya da yıllardır gömülü kalan karanlık bir geçmiş.
Kutuyu yere bıraktım. Ama bir an sonra… içinden bir fısıltı geldi.
İnsan sesi değildi.
Bir kadın… ya da bir çocuk sesi gibi… ama kelimeleri anlayamıyordum.
Sadece tüylerimi diken diken eden bir mırıltı vardı:

Üstteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..


error: Content is protected !!