Çiçek ı, şimdilerde aşıların uygulanışından daha farklı bir yöntemle enjekte ediliyordu. A-ş-ı-lar genellikle tek uçlu bir iğne yardımıyla enjekte ediliyor. Büyük bir kısmı ise derinin üst tabakalarına değil daha derine; kas dokularının altına enjekte ediliyor.
Ancak çiçek durum her iki yönden de farklıydı. A-ş-ı, çatal şeklinde, iki uçlu bir iğne ile, derinin en üst tabakası olan epidermisin bir alt tabakası olan dermise; birkaç delik açılarak enjekte ediliyor. Enjekte edilen a-ş-ı bu bölgede çoğalmaya başlıyor ve papül adı verilen bir yumru oluşuyor. Bu yumru da içi sıvı dolu bir kabarcık gibi görünen veziküle yani hücre dokusuna dönüşüyor ve ardından da kabuk bağlayarak iz haline geliyor. Bu iz, çevresinde belirgin bir ‘çerçeve’ olan büyükçe ve ortası hafif kabarık bir iz olarak görülür.
Aslında çiçek iz bırakmasını, bir yara izi gibi düşünebiliriz. Çünkü vücut benzer bir mantıkla reaksiyon veriyor. Ciltte tıpkı çiçek olduğu gibi bir yara oluştuğunda, vücut o bölgeyi iyileştirmek için hızlı bir reaksiyon verir ve yara izini onarır. Bu işlem sonrası bölge cilt dokusu onarılmış bir yara olduğundan bölgede iz kalır. Normal cilt hücrelerinin gelişmesi zaman alırken, yara dokusu daha hızlı gelişebilir; vücudun bu koruyucu reaksiyonu, cildimizde yara izi olarak kendini gösterir.
Üsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..