– Eee peki bu işe ortak olan şahıs.?
– Üzgünüm kimseye bağlı değilim ve yalnız olacağım. Doğum gerçekleşir ve ebe, kadının yanına gelir.
– Tebrik ederim çok sağlıklı bir kızınız oldu.
– Oh ne kadar mutluyum onu görebilirmiyim..?
– Elbette ama görmeden önce bilmeniz gereken bir şey var.
– Nedir lütfen söyleyin..?
– Eeee bebeğinizin teni biraz koyu açıkcası bebeğiniz bir zenci.
– Ahh evet eşim ve işim yoktu. Üstelik gidecek yerim de yoktu, çok kötü durumdaydım o yüzden bir роrnо filmde oynamayi kabul etmek zorunda kaldım. Başroldeki erkek zenciydi..
– Ah anlıyorum tabii beni ilgilendirmez. Lütfen kusura bakmayın. Bir nokta daha var.
– Evet lütfen söyleyin başka birşey mi?
– Şeyy. Bebeğin çok güzel lepiska gibi sarışın saçları da var.
– Bakın gerçekten çok zor günlerdi. Filmde tek erkek yoktu. Bir tane de İsveçli erkek vardı.
– Pardon pardon. Gerçekten özür dilerim ben bilmek istersiniz diye düşünmüştüm. Bu soruları sormak istemezdim. Neyse ama.
– Başka ne var lütfen açık konuşun çekinmeyin.
– Pekala. Siz istediniz. Bebeğin gözleri de çekik.
– Hayat bana hiç acımadı. Filmdeki diğer erkek de Çinliydi. Ne yapabilirdim ki?
– Umarım beni bağışlarsınız üstüme vazife olmayan şeylere karışıyorum. İsterseniz artık bebeği görebilirsiniz. Beraber bebeğin yanına giderler. Kadın mışıl mışıl uyumakta olan bebeğin indirir. Bebek ağlamaya başlar.
– Neden vurdunuz?
– Ohhhh! Neyse ki normal ağlıyor. Havlayacak diye ödüm koptu!!.
Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, nerdeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında tanımadığı genç bir adam. Nasrettin Hoca sormuş:
– “Ne cüretle vuruyorsun!..”
– “Özür dilerim hocam, sizi birine benzettim, küçük bir hata yaptım, ama siz pireyi deve yaptınız.
– “Yürü o zaman, kadıya gidiyoruz!”
Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen kadı efendi, Nasrettin Hoca’ya vuran gencin akrabasıymış. Kadı efendi, Nasrettin Hoca’yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış:
– “Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?”
Nasrettin Hoca ısrar etmiş:
– “Olmaz, mahkeme yapılsın.”
Kadı efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp kararını vermiş:
– “Ceza olarak Nasrettin Hoca’ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!..”
Nasrettin Hoca, para almaya giden genç adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş.
Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasrettin Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra demiş ki:
– “Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!..”