Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır. Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı.
-Hanımefendi, ara.. ara.. aa.. aarabayııı g.. ggö.. görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyurun garaja gidelim.
Garajın kapısı açılır,… pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes tüm ihtişamıyla orada.
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyor mu?
-Alın anahtarları deneyin.
Adam elleri titreyerek arabaya oturur, anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-P.. pe.. pekii, y.. yü.. yürüyor mu? Diye sorar.
-Bahçede bir tur atın isterseniz.
Adam bahçede bir tur atar, evet… Mercedes şahane… Geri döner ve sorar.
-Şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle.
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır. Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır, -Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın.
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, Allah aşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak “pekiyi”, der. Ve çantasını açıp bir kağıt Çıkartır.
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup:
Bakın ne diyor:
“Sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet…Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı bırakıyorum. Senden küçük bir ricam olacak:
Lütfen garajdaki mercedesi sat ve parasını bana yolla”
Alıntıdır